Roma Dönemi
Traianeum (Traianus Tapınağı)
Roma İmparatorluk Dönemi’nde, Kale Dağı’nın tacı olarak çok uzaklardan görülebilecek boyutlarda kalenin en tepesine inşa edilmiştir. Yapımıyla ilgili olarak antik kaynak ve diğer yazılı kaynaklarda gerekli bilgilere rastlanılamamıştır. Ancak, tapınağın güneyinde bulunan önemli bir yazıtta (M.S. 114-115); İmparatorun arkadaşı olan zengin “Pergamonlu Aulus Julius Quadratus’un Tapınağı ve İmparator Traianus onuruna”, adandığı belirtilmekte ve düzenli aralıklarla tekrarlanan şenlik kurallarından bahsedilmektedir.
Tapınakta sadece iki adet, yaklaşık 5 m boyutunda zırhlı heykelin, iyi durumda korunmuş portre başları ile birlikte parçaları ele geçmiştir. Portre heykel başlarının, İmparator Traianus (M.S. 98-117) ve halefi Hadrianus (M.S. 117-138)’ a ait olduğu tahmin edilmektedir.
Tapınak, 18 m yükseklikte olup 32 x 20 m’lik bir alanda, kuzey duvarından yaklaşık 10 m genişliğinde bir ara bölümle ayrılarak avlunun ortasında yükselmektedir. Podyum çekirdeği andezit taş bloklardan yapılmış ve üzeri tamamen mermerle kaplanmıştır. Tapınak, dar kenarından 6, geniş kenarından 10 sütunlu Korinth mimari düzeninde Peripteros planlıdır. Çatı kaplamaları ve tapınağın tamamı mermerdir. Arşitrav üzerindeki frizde, dikili duran konsül volütleri arasında rölyef şeklinde Medusa başları ve üçgen çatı alınlıkları üzerinde ise kanatlı Viktoria’ları içeren sarmaşıklı akroterler kullanılmıştır. Ayrıca, Tapınağın önünde, mermerden bir kurban sunağı yer almaktadır.
Kızıl Avlu ( Bazilika)
Pergamon’da inşa edilen Roma Dönemi yapıları içinde yer alan Kızıl Avlu Anadolu coğrafyasında inşa edilen en büyük tuğla yapıdır. Roma İmparatorluk Dönemi mimarisinde, Pergamon’da, M.S. 2. yy.’lın ilk yarısında Mısır tanrıları adına inşa edilen Kızıl Avlu, Mısır dışında inşa edilen Mısır Tanrıları Tapınaklarının en büyük ve gösterişli örneğidir. Ayrıca, Akdeniz kültür havzasındaki Mısır medeniyetinden etkilenen kültürel yapılanmayı vurgulayan önemli ve benzeri olmayan bir örnektir.
Kızıl Avlu, döneminin kent planlaması içine oturtulmuş devasa boyutta bir eserdir. Bu eserin inşası için oluşturulan altyapı sistemi ve Selinos’un üzerini kapatan tüneller sistemi, tapınağın tuğladan inşa edilmiş ihtişamlı ana yapısı, iki yuvarlak kulesi ile bir bütünlük sağlamıştır. Hem merkezdeki salon yapısıyla bir dikdörtgen yapı oluşturan üçlü yapı kombinasyonu, hem de merkezi yapıların meydana getirdiği mimari oluşum alışılmışın dışındadır ve ayrıca yapının altında yer alan yer altı geçitleri de merkezi yapının özel elemanları olarak inşa edilmiştir. Yapı, yan ve bir ön avlularla tamamlanmıştır.
Nil Nehri’ni temsil eden altyapı sistemi ile bahçesindeki mermer destek heykelleri karyatidlerin zenginleştirdiği Kızıl Avlu, Roma Dönemi’nin doğu tanrıları etkisindeki tapınakları içinde en özgün temsilcisidir. Yapı, dönem imkânlarının en iyi şekilde kullanılarak Selinos Deresi’nin üzerine inşa edilmesiyle Roma teknolojisinin ulaştığı üst seviyeyi temsil etmektedir. Tapınağın doğu cephesindeki devasa dışa dönük niş, Roma Dönemi tapınakları içinde bu yapıya özgüdür. Roma Dönemi’nin tapınaklarında böyle bir mimari öğe genelde kullanılmamaktadır. Mısır tanrılarına adanan bu tapınak, aynı zamanda Anadolu’nun geçmişi neolotik çağlara kadar inen “Ana Tanrıçası Kybele” ve Hadrian gibi Roma imparatorluk kültlerine ev sahipliği yapmaktaydı.
Günümüzdeki kalıntıları ile Antik Dönemin doğu-batı birçok tanrısına ve tek tanrılı dinlerin tümüne bir arada ev sahipliği yapan bu dev yapı, mimari açıdan da içinde barındırdığı çok kültürlülüğü yansıtmaktadır. Bu tapınağın, halen yaşayan gelenekler ve inanışlar açısından özel kılan birçok farklı özelliği bulunmaktadır.
Tapınağın içi Erken Bizans Dönemi’nde, piskoposluk kilisesi olarak değiştirilmiştir. Kızıl Avlu’nun ana binasına, merkezi ibadethane Agios Ioannis Teologos’un bazilikası inşa edilirken, kuzey kule de, Osmanlı Dönemi’nde Antipas’a adanan küçük bir kiliseye çevrilmiştir. Aynı kule, günümüzde Kurtuluş Camii’si olarak kullanılmaktadır.
Roma Dönemi’nde Asklepieion
M.S. 2 yy.’da, İmparator Hadrian Dönemi’nde, kutsal alanda yapılan kapsamlı tadilatlar ve görkemli donanımlarla en parlak dönemini yaşamıştır. Bunun en iyi kanıtı olan Pergamon baskısı sikkelerdir. Bu yüzyıldan itibaren sikkeler üzerinde, sık bir şekilde kullanılan tanrı Asklepios’un betimi ile kentin en büyük tanrısı olarak tapınım görmesi ve devamında Aslepieion’un da kentin en önemli kutsal alanına dönüşmesidir.
Antik dönemden beri Anadolu’da şifa arayan hacılar için bir inanç merkezi olan alanın, Roma Dönemi’nde de bu kutsal rolünü üstlendiğinin en önemli kanıtı; İmparator Marcus Aurelius’un bir mektubunda bundan bahsetmesidir. Tanrı Asklepios, her alanda söz sahibi olan kurtarıcı bir tanrı kimliğine bürünmüştür. Bunu, dönemin en önde gelen hatiplerinden olan P. Aelius Aristides’in yazdığı, kutsal konuşmalarda sık sık “kurtarıcısı” Asklepios’la girdiği hayali diyaloglardan anlaşılmaktadır. M.S. 214 yılında İmparator Caracalla bile burada şifa bulmaya çalışmıştır. Aynı tarihte yaşanan depremle birlikte kutsal alan için bir duraklama ve çöküş dönemi başlamıştır.
İmparator Domitian (M.S. 81-96) Döneminde, kutsal alanın çehresi değişmeye başlamıştır. Aristides’in anlatımlarına ve yazıtlara göre; insanların burada sağlıklarına kavuşmaya başlaması ve yapılan tadilatlarla kült yeniden canlanmıştır.
İmparator Hadrian Dönemi’nde, M.S. 124-129 yıllarında İmparatorun Pergoman’u ziyareti nedeniyle yapılan yeni inşaatlarla, kentin en önemli kutsal alanı olarak bölgelerarası önem ve büyük bir prestij kazanmıştır.
Roma Aşağı Kent Hamamları
Aşağı kentte, Roma Dönemi’ne ait iki hamam kalıntısı mevcuttur. Bunlardan biri Aşağı Kent Tiyatrosu yakınında, diğeri ise Kızıl Avlu’nun arkasında yer almaktadır. Kalıntılarından oldukça gösterişli bir yapı olduğu anlaşılan ilk hamamın, yakınındaki tiyatro ile aynı dönemde inşa edildiği sanılmaktadır. Diğer hamam yapısı ise Roma İmparatorluğu’nun geç dönemine aittir.
Tonoz Yapıları
Roma Dönemi’nde yapılan imarlaşma faaliyetleri doğa ile uyum içerisinde devam etmiştir. Bu amaçla, doğanın topografik yapısına uygun projeler gerçekleştirmişleridir. Bu projelerin yapılmasında tonoz sistemi kullanılarak eğimli alanlarda düz alanlar elde edilmiştir. Aşağı Kentte bunu; Domuz Alanı Meydanı ve Kızılavlu örneklerinde görmek mümkündür.
Meydanı genişletmek için Domuz Alanı’nda (İttihat ve Terakki Meydanı), arazinin eğimli olduğu alanlarda tonozlu alt yapılar inşa edilmiştir, bu tonoz da bunlardan birisidir. Yapım tekniğine göre Roma Dönemi (M.S. 2.yy.) yapısı olan tonozun üzerinde, taşıdığı meydanın olduğu alanda, antik dönemde başka bir yapı olduğu tahmin edilmektedir.
Günümüzde toplantı salonu olarak kullanılan tonoz yapısı tüm meydanı L şeklinde sınırlayarak altyapı sağlayan büyük bir sistemin parçasıdır.
Kızılavlu’ya ait tüm yapı tesisinin Roma Dönemi aşağı kentinin genel görünümüne uygun bir şekilde tasarlanarak belirlenen yere yapılabilmesi için, öncelikle Selinos Deresi’nin yatağına anıtsal yapılar inşa edilmesi gerekiyordu. Bu nedenle derenin üstüne 280 m uzunluğunda iki sıra tonoz yerleştirilmiştir. Ancak bu tonozların yapımından sonra yukarıda oluşturulan platformla, böyle iddialı bir tesis için gerekli alan elde edilmiş oldu.
Tonoz; kesme blok taş ve küçük moloz taşlardan örülerek yapılmıştır. İç yüzeyde belirli aralıklarla nişler görülmektedir. Bu nişlerden bazıları ve tonozun bir ucu, olasılıkla mekan olarak kullanabilmek için, sonraki dönemlerde, moloz taş örülerek kapatılmıştır.
Araştırmalar, bu tonozların, Bizans döneminde, suyolunun bitiminde bulunan büyük sarnıçlar olarak hizmet verdiklerini ortaya çıkarmıştır.
Roma Aşağı Kent Tiyatrosu
Tiyatro, Asklepieon Kutsal Yol’unun başlangıcı olan Viran Kapı’nın bitişiğinde yer almaktadır. Otuzbin kişi kapasiteli ve yarım ay şeklindeki tiyatroya ait destek kemerleri yörede “Viran Kapı” olarak adlandırılmaktadır. Kent içinde kalan bu alanın, henüz kazısı gerçekleştirilememiştir.
Amfitiyatro
Roma Dönemi’ne ait Amfitiyatro Küçük Asya’da çok az rastlanan bir yapı tipini temsil etmektedir. Roma mimari ve teknolojik seviyesini kanıtlayan en önemli yapılardan biri olup aynı zamanda Bergama’nın hemen hemen her yapısında görülen insanların doğayı işleyerek kente şekil verme güdüsünü gösteren bir başka ayrıcalıklı örnek teşkil etmektedir. 50.000 kişilik yapının bazı kemerleri ayakta durmaktadır. Anadolu’daki 3 örnekten biri olan yapı, Asklepieon’un yaklaşık 300 m kuzeyinde yer almaktadır.
Ortasından Telli Dere’nin geçtiği iki doğal yamaç kullanılarak inşa edilen daire planlı Bergama Amfitiyatrosu, bu özelliğiyle Anadolu’da az rastlanan en istisnai örneğidir. Üç metre yüksekliğinde olan orta arena, dere kapaklarının kapatılması yoluyla doldurularak her türlü su gösteri yapılabiliyordu.
KÖPRÜLER
Üçkemer Köprüsü
Turabey Mahallesi, Üçkemer Caddesi üzerinde yer almaktadır. Kitabesi olmayan köprünün ne zaman yapıldığı bilinmemektedir. Köprünün kemer taşları ile tabyasındaki taşlar, düzgün kesme taşla; kemer araları ise, moloz taşla yapılmıştır. Köprü; iki ayak üzerine, üç adet yuvarlak kemer atılarak, üç gözlü yapılmıştır. Selinos Dere’si üzerinde bulunan, Topçu Kışlası Caddesi ile Üçkemer Caddesi’ni birleştiren köprünün yapım tekniği Roma inşa tarzındadır.
Tabak Köprü
Barbaros Mahallesi’nde yer almaktadır. Selinos Deresi’nin iki yakasını doğu-batı istikametini birleştiren iki gözlü bir köprüdür. Tabak Köprü’nün kitabesi olmadığı için yapım tarihi bilinmemektedir. Köprüde yapı malzemesi olarak, kemer taşlarında muntazam kesme taş, kemer aralarında ise moloz taş kullanılmıştır. Köprü, bir ayak üzerine iki adet yuvarlak kemer atılarak, iki gözlü olarak yapılmıştır.
Ulu Cami Köprüsü
Su Yapıları
Su Kemerleri
Antik Roma’da gelişmiş olan ve uzak mesafelerden kente su getirmek amacıyla yapılmış üstün statik hesapları olan yapılardır.
Bergama’daki su yolları şu biçimdedir:
1. Selinos A ve B su hattı,
2. Madra hattı (42 km olup 1230 m yükseklikteki Madra Dağı’ndan, 900 m yükseklikteki Kale Tepesine den su getirmektedir.)
3. Geyikli hattı, (Asklepion ve çevresi)
4. Soma-Aksu hattı (55 km)
Askeri depoların (Arsenal) bulunduğu yerden bakıldığında kaleye çıkan su kemerleri ve yolu görülmektedir. Krallık döneminde, Madra’dan getirilen su, üç sıra halinde 200.000 toprak künkten oluşmakta ve her künk de 50-70 cm boyutlarındadır. Toprak altından ilerlerken, dere, çukur yerlerde kemerlerle devam etmekte ve fizikteki “U Borusu” yöntemiyle kaleye çıkmaktadır. Dağdan çok basınçlı inmemesi için yer yer dinlendirme-hız kesme havuzları da yapılmıştır.
Hellenistik Dönem basınçlı su hattından Roma Dönemi’nde gelişen hamam kültürü ile birlikte Pergamon’un su ihtiyacı karşılanamayınca yeni su hatlarına ihtiyaç duyulmuştur. Roma Dönemi’nde, Madra Dağı’ndan getirilen başka bir su hattı ile Kale Dağı’nın kuzeyinde iki su kemeri kullanılarak vadi aşılmıştır. Bu su kemerlerinden kuzeyde olanı 540 m uzunluğunda, 35 m yükseklinde ve üç katlı olarak inşa edilmiştir. Bu su kemerlerine ait kalıntıların bir bölümü bugün de görülebilmektedir.
Roma Dönemi’nin en büyük su yapılarından biri olan bu su kemerinin birinci katı iyi korunmuş bir durumda günümüze ulaşmıştır. Soma’dan 55 km mesafe katedilerek Pergamon’a getirilen bir diğer Roma Dönemi su hattı üzerinde ise 40 tane su kemeri inşa edilmiştir. Bunlardan İlyas Çayı (Karkasos) üzerinde bulunan 40 m yüksekliğinde 500 m uzunluğundaki su kemeridir. Üçü Osmanlı Dönemi’ne ait toplam dokuz su hattıyla, Pergamon, antik dünyanın en önemli su hatlarına sahiptir.
Sarnıç
Kaynaklar
Akdağ, Ö. (2021).Tabip-Filozof Bergamalı Galenos, Kimlik Yayınları, Kayseri.
Akdağ, Ö., Bayder O. (2021). Tıp Ekolleri ve Erdemli Tabip, Kimlik Yayınları, Kayseri.
Bayatlı, O. (2016). Bergama’da Yakın Tarih, Bergama Belediyesi Yayınları, İzmir.
Bayatlı, O. (2016). Bergama Yakın Tarihinde Antik Çağ, Bergama Belediyesi Yayınları, İzmir.
Binan, Ulusoy. D. (2018). Bergama Kentsel Kültür Varlıkları Envanteri ve Çözümlemesi (Miras 3), Ege Yayınları, İstanbul.
Bergama Belediyesi (2011). Uluslararası Bergama Sempozyumu Bildiriler Kitabı I.Cilt, Bergama Belediyesi Yayınları, İzmir.
Bergama Belediyesi (2017). Bergama Çok Katmanlı Kültürel Peyzajı Alan Yönetim Planı 2017-2021, İzmir.
Gökovalı, Ş. (2017). Uygarlığın Özeti Bergama, Bergama Belediyesi Yayınları, İzmir.
Pınar, İ. (2016). Seyyahların Gözüyle Tarih İçinde Bergama 1671-1892, Bergama Belediyesi Kültür Yayınları, İzmir.
Pirson, F., Scholl A. (2014). Pergamon Anadolu’da Hellenistik Bir Başkent, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul.
Radt, W. (2001). Pergamon Antik Bir Kentin Tarihi ve Yapıları, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul.
Şahin, B. (2014). Anadolu Tarihinde Bergama, Çağdaş Matbaacılık, Bergama/İzmir.