UNESCO’nun Dünya Miras Alanlarını belirlerken kullandığı ölçü; bir Alanın “Üstün Evrensel Değere” sahip olup olmadığıdır. Bunu belirlemek için 10 kriter saptanmıştır. Bunlardan 6’sı kültürel miras alanları, 4’ü ise doğal miras alanları ile ilgilidir.
Bergama, Dünya Miras Listesi’ne I-II-III-IV ve VI. Kriterleri karşılayan kültürel değerleri ile girmiştir.
Kriter (I): Yaratıcı İnsan Dehasının Ürünü Olması: Pergamon, Hellenistik dönem kentsel planlamasının ulaştığı en üstün seviyeyi göstermektedir. Bütünsel kent planı ile başlı başına bir anıtsal kent yaratılmıştır. Kentin 330 m yükseklikteki Kale Tepesi’nde doğal bir düzlüğün olmaması yerleşim alanlarının teraslama yapılarak kazanılmasını sağlamıştır. Artan nüfusla birlikte yeni teraslar yapılarak yerleşim alanı planlanmıştır. Bu sonuç, kent peyzajı ile yaratıcı insan dehasının ürünüdür.
Hellenistik kentin 40 km uzaklıktan gelen basınçlı su sistemi teknik açıdan kentin diğer bir ustalık eseridir. Bugün Bergama’da olmayan, Pergamon heykelcilik okulunun en ünlü eseri, Zeus Sunağı’nın tüm zamanların en üstün sanat yapıtlarından biri olduğu konusunda tartışma yoktur. Sunağın frizlerindeki heykeltıraşlık ekolü tüm dünyada halen “Pergamon Stili” olarak adlandırılmaktadır.
Ova yerleşimi içinde yer alan M.S. 2. yy. yapısı Kızıl Avlu, döneminin kent planlaması içine oturtulmuş devasa boyutlardaki bir eserdir. Bu eserin inşası için oluşturulan altyapı sistemi ve Selinos’un üzerini kapatan tüneller sistemi, tapınağın tuğladan inşa edilmiş ihtişamlı gövdesi sadece Pergamon’da değil tüm Anadolu’daki yaratıcı insan dehası yapılar içinde istisnai bir yere sahiptir.
Kriter (II): Belli Bir Zaman Diliminde veya Kültürel Mekânda, Mimarinin veya Teknolojinin, Anıtsal Sanatların Gelişiminde, Şehirlerin Planlanmasında veya Peyzajların Yaratılmasında, İnsani Değerler Arasındaki Önemli Etkileşimi Göstermesi:
Pergamon, konumu itibari ile sadece farklı kültür ve medeniyetlerin geçiş noktası değil aynı zamanda harmanlanarak yeni bir medeniyetin yaratıldığı merkezdir. Kentin günümüze erişen ender Hellenistik kentlerden olmasının yanında Hellenistik dönem başkentleri içinde günümüze ulaşan tek merkezdir.
Zeus Sunağı’nın frizlerindeki heykeltıraşlık ekolü Yunan kentlerindeki heykeltıraşlık ekollerine nazaran insan ve hayvanların mimiklerine kattığı canlılık ile ön plana çıkmaktadır. Bu heykeltıraşlık sanatının Pergamon’da üretilen örnekleri, ardından gelen Roma İmparatorluk döneminde büyük oranda taklit edilerek Roma kentlerine dikilecektir. Pergamon ekolü olarak da bilinen bu heykeltıraşlık okulunun etkisi ayrıca Rönesans sonrası, Barok ve Rokoko sanatçılarının eserlerinde de çok etkin şekilde izlenebilmektedir. Hellenistik Dönem, Roma Dönemi’ni sadece sanat ve mimari açıdan değil daha geniş anlamda Kent planlaması açısından da etkilemiştir. Pergamon’da Roma Dönemi kentsel gelişimin Hellenistik ızgara kent planını izlediği görülmektedir. Kale Tepesi’nin doğal şekli ile birleşen bir anıtsal kent yaratma çabası içindeki Pergamon Krallarının çabası sadece Roma değil devamında Bizans Döneminde de takip edilmiştir.
Bergama aslında Hellenistik, Roma ve Bizans Dönemlerinin kent planlama algısına yaptığı etkilerin bir arada görülebildiği özel bir örnektir. Yaklaşık bin yıla yayılan bir dönemde kurulan bu üç kültüre ait kentsel ve mimari etkileşimlerin bir arada en güzel örneğini sunmaktadır.
Bergama’daki Tümülüslerden Roma Döneminde inşa edilen Maltepe Tümülüsü kentteki Hellenistik geleneği sürdürmesi açısından da önemlidir. Öte yandan Bergama, Roma İmparatorluğu’nun doğu kültürleri ile etkileşiminin sonucu olarak ortaya çıkan inanışlara ev sahipliği de yapmaktadır. Kızıl Avlu, Roma Dönemi inşa tekniklerinin en iyi örneklerinden biri olan tuğla duvarları ve buna karşın tamamen Mısır etkisinde olan genel görünümü ile bu etkileşimi gösteren önemli bir mimari yapıdır. Mısır tanrılarına adanan bu yapı, Akdeniz kültür havzasındaki Mısır medeniyeti etkili kültürel yapılanmayı vurgulayan önemli örneklerdendir.
Osmanlı Dönemi’nde, mimari yapılarda antik dönem yapı tekniklerinin ve malzemelerinin bir arada kullanıldığı çok güzel örnekler yaratılmıştır. Tüm Ege Bölgesi’nde yaşanan bu yapı tekniğinin izleri ne yazık ki günümüzde çok azalmıştır. Bergama söz konusu bu yapıların net olarak gözlemlendiği ender merkezlerden birisidir.
Kriter (III): Kültürel Bir Gelenek veya Yaşayan ya da Kayıp Bir Uygarlığın Tek veya En Azından İstisnai Tanıklığını Yapması: Bergama doğaya şekil veren ancak onun sunduğu imkânları da değerlendiren Hellenistik Dönem kent planlaması anlayışını taşıyan en önemli örnektir. Kale Tepesi Hellenistik Dönem kentleri arasında yapılar içindeki hiyerarşiye göre konumlandırılışını gösteren en önemli kenttir.
Bergama Asklepieionu, antik dünyanın bilinen en önemli ilk üç sağlık merkezinden biridir. Bu üç kutsal alan içinde ise bütünsel planlaması ile ön plana çıkmaktadır. Eczacılığın kurucusu Galenos’un eğitim aldığı bu Asklepieion‘da ele geçen adaklar ve yazıtlar antik dönem tedavi yöntemleri ile ilgili en sağlam bilgilere tanıklık etmektedirler.
Nil Nehri’ni temsil eden altyapı sistemi ile bahçesindeki karyatidlerin zenginleştirdiği Kızıl Avlu, Roma Dönemi’nin doğu tanrıları etkisindeki tapınakları içinde en özgün temsilcisidir. Yapı ayrıca Roma Dönemi teknolojisinin sunduğu imkânların en iyi şekilde kullanılarak Selinos Deresi’nin üzerine inşa edilmesi nedeni ile Roma teknolojisinin ulaştığı üst seviyeyi temsil etmektedir. Tapınağın kuzey kulesi bugün cami olarak kullanılırken kutsal alanın çeperinde ise Sinagog bulunmaktadır. Günümüzdeki kalıntıları ile antik dönemin doğubatı birçok tanrısına ve tek tanrılı dinlerin tümüne bir arada ev sahipliği yapan bu dev yapı, mimari açıdan da içinde barındırdığı çok kültürlülüğü yansıtmaktadır.
Bergama’da bulunan dinsel ve sosyolojik birçok yönü olan Tümülüsler antik dönemin bu ilginç gömü geleneğinin Hellenistik dünyadaki nadir örneklerindendir.
Bunun yanında Bergama’daki diğer bir dinsel mekân olan Kybele açık hava tapınağı, Kybele için özellikle de Anadolu’da inşa edilen açık hava tapınakları içinde özel bir yere sahiptir. Bergama’daki kült alanı Anadolu’nun en eski ve yerli tanrıçası olan Kybele’nin kültüne nasıl tapınıldığı yönünde sağlam ve güçlü tanıklık yapabilecek zenginliğe sahiptir.
Kriter (IV): İnsanlık Tarihinin Bir veya Birden Fazla Anlamlı Dönemini Temsil Eden Yapı Tipinin ya da Mimari veya Teknolojik Peyzaj Topluluğunun Değerli Bir Örneğini Sunması: Hellenistik Dönem antik çağların Doğu ve Batı kültürlerinin birleşmesi ile ortaya çıkmış başlı başına insanlık tarihi için çok önemli bir dönemdir. Bu dönemin peyzaj açısından en seçkin örneği olan Hellenistik başkent olan Bergama, Hellenistik tiyatrolar içinde gerek dikliği ve gerekse ahşap sahne binası, üç terasa oturtulmuş gymnasiumu, Kale Tepesi kültürel peyzajını oluşturan sur, tapınak ve sunakları ile döneminin en seçkin kültürel peyzaj alanlarındandır.
Gymnasium ve Demeter Tapınağı destek duvarları, bodrumlu galerileri ile Hellenistik mimarlık ve teknolojik gelişmişliğin en güzel örneklerini sunmaktadırlar. Destek duvarları aynı zamanda Kale Tepesi’nin topografik eğrileri arasında heybetli yapılar ile zıtlıklar oluşturmakta ve böylece oluşan Hellenistik başkentin kültürel peyzajı dünya üzerindeki en ihtişamlı ve istisnai örneklerden biri haline gelmektedir.
40 km uzaklıktan Bergama’ya su getiren hattın, pişmiş tuğla künkleri ve hattın son beş kilometresinde yüksek basınca dayanması için kullanılan kurşun künkler Hellenistik Dönem’in teknolojik seviyesinin en ayrıcalıklı örneklerindendir. 330 m yükseklikteki Kale Tepesi’ne su çıkarmak için doğanın sunduğu zorluklarını teknoloji ile aşan eşsiz su sistemini yaratmışlardır.
Ortasından Telli Dere’nin geçtiği iki doğal yamaç kullanılarak inşa edilen Bergama Amfitiyatrosu Anadolu’da az rastlanan bu yapı tipinin en istisnai örneğidir. Amfitiyatroda, içinden geçen dere üzerine yapılan kapakların kapatılması ile su doldurulmakta idi. Roma mimari ve teknolojik seviyesini kanıtlayan en ileri örneklerden biri olan tiyatro aynı zamanda Bergama’nın hemen hemen her yapısında görülen insanların doğayı işleyerek kente şekil verme güdüsünü gösteren bir başka ayrıcalıklı örnektir.
Doğal unsurları işleyerek kentin peyzajını güçlendiren bir başka örnek ise Kızıl Avlu’dur. Mısır tanrılarına adanmış tapınağın altyapı sistemi, Selinos Deresi üzerine inşa edilmesini sağlarken, Roma Dönemi mimarlık ve teknolojik seviyesinin bir diğer özel örneğini yaratmaktadır. Roma dönemi tuğla yapıları arasında özel bir yeri olan Kızıl Avlu, Anadolu coğrafyasında inşa edilen en büyük tuğla yapıdır.
Bergama Asklepieionu bilimsel tedavi yöntemlerine geçişte önemli bir adımı temsil etmektedir. Yaklaşık bin yıl boyunca kullanılan bu merkez, kullanım amaçlarına en uygun şekilde inşa edilmiş tedavi yapıları ve aynı zamanda tapınaklar, uyku odaları ve kutsal su kaynakları arasında bütünsel bir peyzaj oluşturan planlaması ile antik dönem Asklepieionları içinde istisnai ve ayrıcalıklı bir örnektir.
Kriter (V): İstisnai Düzeyde Evrensel Bir Anlam Taşıyan Olaylar veya Yaşayan Gelenekler, Fikirler, İnançlar veya Sanatsal ve Edebi Eserlerle Doğrudan veya Maddeten Bağlantılı Olması: Attalid Krallığı’nın başkenti olan Pergamon’un, Batı’da Yunanistan ve Roma, doğuda ise Seleukos ve Potelemios Krallıkları ile ilişkilerinde dünya tarihine yön veren kararlar arasında “Ana Tanrıça” Kybele kültünün Roma’ya gönderilişi çok önemlidir. Anadolu’ya gelen ve bir süre burada kalan Kybele kültünün Attalid Kralları tarafından Roma’ya teslim edilmesi olayı Roma’ya Anadolu’nun kapılarının açılmasına ve Doğu Roma İmparatorluğu’nun oluşmasına sebep olacak tarihi hareketlerin başlaması gibi dünya tarihi açısından çok önemli bir politik sonuç doğurmuştur.
Mısır Tanrıları başta olmak üzere “Ana Tanrıça” Kybele ve Hadrian’ın imparatorluk kültüne ev sahipliği yapan Kızıl Avlu mimari özellikleri ile çok özel bir yapıdır. Tapınağın kulelerinden kuzeydekine Bizans döneminde Saint John Kilisesi inşa edilirken, Osmanlı Dönemi’nde bu kilise aynı şekilde korunmuştur. Mübadele sonrası kullanılmayan ve bir süre boş kalan Kilise, Cumhuriyet Dönemi’nde camiye çevrilip, günümüzde de Kurtuluş Cami olarak hizmet vermektedir. Tapınak alanının çeperinde halen bir sinagog yapısı bulunmaktadır. Tek tanrılı dinler ve antik dönemin doğu-batı birçok tanrısına ev sahipliği yapan bu yapı Hıristiyan inanışı için de önemli bir yere sahiptir.
Bergama stili olarak bilinen heykeltıraşlık okulunun inşa ettiği Zeus Sunağı (M.Ö. 170-159) Hellenistik Dönem sanatının şaheseridir ve Bergama’nın sahip olduğu kültürel, sanatsal, politik ve toplumsal birçok unsurun birleşmesi ile yaratılmıştır. Günümüzde Berlin Pergamon Museum’da sergilenen bu eser Bergama’yı ve Bergama’nın kişiliğinde Hellenistik Dönem Sanatını temsil eden en önemli eserdir.