Hellenistik Dönem
M.Ö. 334 yılında Makedonya Kralı II.Philip’in oğlu olan Büyük İskender Doğu-Batı sentezi adı verilen Hellenizmi gerçekleştirip büyük bir krallık üzere sefere çıkar. 10 yıl süren savaşlardan sonra tüm Anadolu ve Yakın Doğu’yu işgal ederek Pers egemenliğine son verir. Hellenizm adı verilen bu medeniyet; batıdan gelen ve kendisine yabancı olmayan kültür ile Batı Anadolu’daki İon kültürünün kaynaşmasıyla doğmuştur. Ancak bu gelişmede Doğu medeniyetlerinin yakından tanınmasının da yadsınamayacak etkileri olmuştur.
Bergama Krallığı, İskenderin ölümünden sonra yaklaşık 300 yıl devam eden süreç içerisinde, Anadolu topraklarında 150 yıllık hakimiyeti ile (M.Ö. 281-133) bilimde, sanatta ve kültürde ön plana çıkmış bir krallıktır. Attalos Hanedanlığı, Pergamon’u önemli bir siyasi güç yapmanın yanı sıra Helen Kültürünün ikinci Atina’sı konumuna getirmişlerdir.
İskender, Anadolu’yu ele geçirdikten sonra, önceki Pers satraplıklarının başına vali olarak Makedonyalı subayları atamıştır. İskender’in ölümünden sonra Diadokhlar dönemindeki ardıllık savaşlarında eski bir Makedonyalı general olan ve artık Trakya sıfatını taşıyan Lysimakhos, M.Ö. 301’den itibaren Pergamon’un yer aldığı Mysia Bölgesi hükümdarlığını ele geçirdi. Ardından, Pergamon Kalesi’ne nöbetçi olarak, daha önce hasımı olan Antigonos’un emrinde bulunan Philetairos adlı subayı atadı. Philetairos, yirmi yıl boyunca, Lysimakhos’a sadık bir vali olarak görev yapmıştır. Anadolu’daki pek çok yönetici yaşlı Lysimakhos’a karşı ayaklanmış ve M.Ö. 282’de gerçekleşen isyanda, Bergama’da Philetairos da koruduğu kale ve hazine ile birlikte başkaldırmış ve Bergama Krallığını kurmuştur.
Bergama Krallığını Yöneten Krallar:
(M.Ö. 281-263) Philetairos
(M.Ö. 263-241) Eumenes I
(M.Ö. 241-197) Attalos I
(M.Ö. 197-159) Eumenes II
(M.Ö. 159-138) Attalos II
(M.Ö. 138-133) Attalos III
Bergama Akropolü
Akropol kelime itibariyle; “Akro: Yüksek”, “Pol: Şehir” kelimelerinin birleşimiyle “Yüksek Şehir” anlamına gelmektedir. “Müstahkem Mevki” “Kale” anlamına gelen Pergamon ismi; Hellenistik Dönem öncesinden bu yana az bir değişikliğe uğrayarak (Bergama) günümüze değin gelmiştir. Kent yerleşkesinin ilk çekirdeğini oluşturan Kale Tepesi, 330 m yüksekliği ve çevresinden geçen derelerin açtığı vadiler ile erişilmez görüntü veren yüksek ve korunaklı bir konuma sahiptir. Kent bu nedenle güvenli bir kale ve müstahkem mevki olarak Hellenistik Dönem öncesinde de yerleşime konu olmuştur. Pergamon Akropolisi bu noktadan sonra tarih boyunca çok büyük kentleşme, yapılaşma ve kültür evrelerine ev sahipliği yapmıştır. Ancak Pergamon kentinin kurulduğu Kale Tepesi’nde önceki uygarlıkların yapılarını kısmen veya tümüyle ortadan kaldırarak yeni baştan kentleşmeler üst üste yaşandığı için kentin ilk oluşum tarihi üzerine bize fikir verecek arkeolojik buluntu yoktur. Bölgenin tarihi Tunç Çağına kadar geri gitse de, Kale Tepesi’ndeki en erken buluntu arkaik döneme aittir.
Hellenistik Dönemde, Bergama Akropolü’nde yapılan mimari eserler aşağıda anlatılmaktadır.
Akropol Tiyatro Kompleksi ve Dionysos Tapınağı
Akropol’ün batı yamacında dik bir şekilde 10.000 kişilik seyirci kapasitesine uygun olarak inşa edilen yapı, kentin silüetini oluşturan en önemli öğelerden biridir. Bergama’ya hakim konumuyla üç bölümden oluşmaktadır. Antik dönemde, anıtsal alt yapı üzerine oturtulmuş terasları, galerileri, kapıları, toplanma mekanları ve terasın kuzeyinde yükselen İyon tarzı tapınağı ile etkileyici bir kompleks biçiminde yapılmıştır.
Tiyatro andezitten anakayaya oturmuş olan oturma yerleri (cavea) toplam 80 sıradan oluşmakta, bu sıralarda enlemesine uzanan 2 geçiş yeri ile (diazoma) üç kata ayrılmakta ve her bir katta yukarıdan aşağıya inen toplam 16 adet merdivenle kendi içinde 19 sektöre bölünmektedir. Böylelikle yaklaşık 10.000 kişilik bir oturma kapasitesine ulaşılmaktadır. Şeref locaları, Cavea’nın alt ve orta kısmında yer almakta tiyatronun oturduğu yamacın çok dik olması nedeniyle orkestra daha sonraki bir evrede tamamlanarak yarım daire biçimini almıştır.
Bu yapı grubunun, Kral II. Eumenes döneminde (M.Ö. 197-159) yapıldığı tahmin edilmekle beraber, M.Ö. 4. ve 3.yy.’larda batı yamacında bir takım teraslama uygulamaları yapıldığından, daha erken dönemlerde bir tiyatronun varlığının olabileceği düşünülmektedir.
Tiyatro ve Dionysos Tapınağı, Roma Dönemi’nde aslına sadık kalınarak yenilenmiştir. Bizans Dönemi’nde ise tiyatro terasına bir kilise inşa edilmiş ve mezarlık alanı olarak düzenlenmiştir. 13. yy.’da ise tamamen terk edilmiştir.
Dionysos Tapınağı’ndaki hem bir takım kültsel aktivitelerden dolayı, hem de terası kapatacağından sabit bir sahne binası inşa edilmemiştir. Bu nedenle, taş sahne binası yerine, gerektiğinde kurulup sökülebilen ahşaptan geçici bir sahne kullanılmıştır. Bu sahne için kullanılan ahşap kazıkların yerleştirildiği delikler ise gösteriler bittikten sonra kolayca kapatılabiliyordu. Teras alanı, tiyatroda yapılan halk meclisi ve iki yılda bir gerçekleştirilen Dionysos bayramları esnasında geçit törenleri gibi aktivitelerde kullanılmaktaydı.
Yukarı terasın güney kısmı, tek katlı ve bir nefli basit galerilerle çevrilmiştir. Bunlar, bir bölümü geride olan kısa güney stoa, daha uzun olan doğu stoa ve üç düzleme oturtulmuş nişli yapıdır.
Yukarı terasta boylu boyunca uzanan batı stoası, çeşitli mekanlar, dükkanlar ve payelerin bulunduğu anıtsal bir alt yapı üzerinde inşa edilmiştir. 36 dükkana sadece, orta terastan ulaşılabilmekteydi. Bu mekanlar aynı düzende sıralanmış olup ayrı birer girişi ve penceresi olan ve içeriden ahşap bir merdivenle ikinci kata çıkılan yapılardır.
Dionysos Tapınağı, tiyatro kompleksi içinde, üst terasın kuzey ucunda kayalıkların daralttığı bir arazi üzerinde yer almaktadır. Tapınak, yüksek podyumu ile birlikte etkileyici bir biçimde ön plana çıkarılmıştır. Terasla podyum arasındaki yükseklik farkı, 25 basamak ile kapatılmıştır.
Tapınak, Prostylos Planlı ve İyon tarzındadır. Cellası, kesme kare taşlardan örülmüş duvarlarıyla 4 sütunludur. İkinci bir sütun sırası ile bir ön galeriye sahiptir. Cella duvarının önünde, bir ya da daha fazla kült heykelinin konulduğu bir podyum bulunmaktadır. Tapınağın görsel sunumunda; ince uzun İyon sütunlarının yanı sıra boğa başlı, kartal ve pateraeli (sunu tabağı) girlandlı frizin yanı sıra akanthus yapraklarından çıkan 3 akroter yer almaktadır.
Tapınağın, inşaat tarihi için M.Ö. 2.yy.’lın ilk yarısı, Kral II. Eumenes Dönemi’ne tarihlendirilmektedir.
Bergama Akropol Kütüphanesi
Hellenistik Dönem krallık kütüphanesidir ve saray personeline hizmet vermiştir. Milli kütüphanenin ilk örneği olarak kabul edilmektedir. Kütüphane, Attalos Krallığı döneminde, Akropol’de Athena Kutsal Alanını çevreleyen iki katlı stoalardan güney stoanın girişinde, aynı zamanda tapınağın kuzey galerisinin üst katından da girişi olan bir yapı biçiminde inşa edilmiştir. Yapı; çalışma yeri olarak stoası, içinde kitap ruloları ve heykellerle süslü salonu ile tapınağa bağlı bir bütünlük göstermekteydi. Bir kültür merkezi konumunda olan kütüphane, hükümdarların büyük servetleri ile dönemin önemli el yazması eserlerinin toplandığı bir mekan haline gelmiştir. Ayrıca rulodan kodekse geçildiğinden günümüzdeki kitapların ilk örnekleri olması bakımından önem taşımaktadır.
Pergamon Kütüphanesi’nin tam olarak ne zaman kurulduğuna dair kesin bilgiler olmamakla birlikte, antik kaynaklardan ve alanda ele geçen bulgulardan, kütüphane fikrinin I. Attalos döneminde ortaya çıktığı ve kitap toplandığı, kütüphaneyi II Eumenes’in kurduğu, II. Attalos’un da çalışmaları tamamladığı düşünülmektedir. Parşömeni icat eden Pergamonlular, bu sayede kentte, antik çağın en önemli kütüphanelerinden birini de oluşturmuşlardır. Vitruvius “Attalos Krallarının, edebiyatın büyüleyici cazibesinin etkisi altında, halka zevk vermek için Pergamon’da mükemmel bir kütüphane kurdular; Ptolemaios da, sonsuz bir heyecan ve taklit arzusuyla, Attaloslar’dan geri kalmayan bir gayretle benzerini İskenderiye’de gerçekleştirmek için uğraştığını” aktarmaktadır.
Pergamon Kütüphanesi de diğer bütün kütüphaneler gibi, devrinin kültür değerlerini gelecek kuşaklara aktarma konusunda büyük öneme sahiptir. Ayrıca Pergamon’da kütüphane sayesinde kurulan Eski Yunan nesrinin okulunda yapılan çalışmalar sonucunda, antik nesir yazarlarının eserleri günümüze gelebilmiştir.
Athena Tapınağı ve Kutsal Alanı
Athena Tapınağı ve Kutsal Alanı, tiyatronun ve Zeus Sunağı’nın hemen üzerindeki terasta konumlanmış olup, kütüphane yapısına bitişik bir alanda yer almaktadır. Pergamon’un merkezi kutsal alanı olarak kabul edilen bu kült merkezinin saptanabilen ilk evresi, I. Attalos dönemidir. Akropolis’in güney batısında doğal bir çıkıntı üzerinde yer alan bu kült merkezi ve temenosuna ait yazıt ve mimari parçalar tiyatro terası, sunak terası ve Erken Bizans Dönemi sur duvarlarında kullanılmıştır.
Bu dönemde, avlunun ortasına dairesel bir anıt yapılmış ve Philetairos sur duvarlarına paralel bir şekilde bronz heykellerin yer aldığı kaideler inşa edilmiştir. Anıtın üzerinde Athena Heykeli ve Roma Dönemi’nde de Augustus’un bronz heykellerinin olduğu düşünülmektedir. Attalos’un büyük adak heykelleri olan Galyalı Heykel Grubunun burada yer aldığı düşünülmektedir.
I. Eumenes Dönemi’nde başlayan imarlaşma çalışmaları kapsamında, temenos’un farklı seviyelerden oluşan avlusu andezit döşeme taşlarla kaplanmıştır. Döşeme taşlarının altında, yağmur sularını atmaya yarayan su boruları yer almaktadır. İki kattan oluşan galeri, kuzeyde iki nefli, doğuda ise tek neflidir.
Yapının doğu duvarında, güney kenarında iki katlı görkemli bir propylon eklenerek anıtsal bir giriş tasarlanmıştır. Alt kat Dor düzeninde, üst kat İyon düzenindeki sütunlardan oluşmaktadır. Üst kattaki korkuluk levhaları silah kabartmalarıyla süslenmiştir. Üst katın firizinde ise kartal ve boğa başları zeytin ve meşe dallarıyla girlandlı bir frizden oluşmaktadır.
Tapınağın kuzeydoğu tarafı, büyük, kare şeklinde yapı kompleksiyle sınırlandırılmıştır. Avluya girişin hemen karşısında yer alan bu yapı grubu, Pergamon krallarının sanat koleksiyonlarını sundukları bir sergi salonu olarak değerlendirilmektedir.
Duvarlar ve galerilere eklenmiş olan yapılar andezitten, Propylon’nun sütünlu mimarisi, galerilerin avluya bakan cepheleri, içerdeki sütunlar, kapı söveleri, eşikleri ile galerilerin arka duvarlarının alt kısımları mermerden yapılmıştır.
Kuzey galerinin üst katında çok sayıda oda mevcut olup Pergamon Kütüphanesi’nin burada yer aldığı düşünülmektedir. Athena heykelinin Helenistik bir kopyasının bulunduğu doğudaki salonun kitaplık olduğu öne sürülmüştür. Ayrıca kuzey galerinin üst katında, güneşten korunmak için kurşundan yapılmış halkaların olduğu tespit edilmiştir. Bu yapıda da, saraylarda ve büyük sunakta olduğu gibi renkli mermerler dekoratif amaçlı kullanılmıştır.
Arsenaller
Demeter Kutsal Alanı
Kutsal alan, M.Ö. 3.yy.’da Philetairos döneminde, anıtsal bir hale getirilmiştir. Tapınak ve sunak alanında bulunan iki adak yazıtında Philetairos ve kardeşi Eumenes ile birlikte bu kutsal alanı anneleri Boa’nın anısına yaptırdıkları ve Tanrıça Demeter’e adadıkları yazmaktadır.
Demeter Kutsal Alanı’nın kuzey tarafına yapılan oturma basamakları ile oturan insanların, terasın ortasında gerçekleştirilen mistik ayinleri izlemesi sağlanmıştır.
M.Ö. 2.yy.’da günümüze ulaşan kalıntılarına bakılarak arazi yapısının sınırlılığı nedeni ile ulaşabileceği en büyük boyutlarda olduğu düşünülmektedir. Bu dönemde kent, yeni surlarla çevrilerek genişletildiğinde, kutsal alanında kent içerisine alındığı görülmektedir.
Ele geçen yazıtlardan, I. Attalos’un dul eşi Apollonis’in yaptığı bağışlarla temenos alanına anıtsal bir giriş (propylon) ve başka yapılarda inşa edildiği öğrenilmiştir.
Roma Dönemi’nde yapılan bakım ve tadilatlarla, yapıdaki hasarlar giderilerek dönemin zevkine uygun bir şekilde güzelleştirilmiştir. Tapınağa, çok zengin bezemeli mimari elemanlara sahip sütunlu bir avlu inşa edilmiştir. Bu avlu, yerel andezit taşından inşa edilen ve sadece Erken Hellenistik Dönem’de kullanılan mermer firizlerden yapılırken Roma Dönemi’nde ise tadilatlarla ön avlunun tamamı ile eklenen tüm mimari elemanlar ve güney galerinin korkuluk elemanları mermerden inşa edilmiştir.
Hera Tapınağı
M.Ö. 2.yy.’da, arşitravında yazan adak yazıtına göre II. Attalos tarafından tanrıçaya adanmış bir tapınaktır. Tapınak, Gymnasium’un yukarısındaki iki dar tepeye inşa edilmiştir. Tapınağın yerleştirilmesi ve dik yamaca geçişi sağlamak için 12 basamaklı merdiven yapılarak bir podyum üzerinde yükseliyormuşçasına görkemli görünmesi sağlanmıştır. Cephede Dor Düzeninde 4 sütun bulunmaktadır.
Tapınağın iç kısmında, Hellenistik Dönem taban mozaiği yer almakta olup, bu mekanlar daha sonraki dönemde mermerle kaplanmıştır. Arka duvarın önünde, kült heykelinin durduğu bir kaide yer almaktadır. Tanrıçanın sağında, Kral II. Attalos’un bir heykeli, solunda da muhtemelen Kraliçe Stratonike’nin heykelinin yer aldığı düşünülmektedir.
Zeus Sunağı
Kral I. Attalos Dönemi’nde, Bergamalıların Galatlara karşı kazandıkları büyük zaferin anısına, baş tanrı Zeus adına yapılmış Hellenistik Dönem’in en görkemli yapılarındandır. II. Eumenes Dönemi’nde (M.Ö. 197- 159) bitirilen Zeus Sunağı, dönemin heykelcilik sanatının en güzel örneklerini sergilemektedir. Pergamon Sunağı, bugün bile kendi türünde tek ve benzersiz bir anıttır.
Sunak hakkında ilk bilgi verenlerden biri Romalı yazar L. Ampelius’tur. “Dünya Harikaları” adlı yapıtında: “Bergama’da mermerden kırk ayak yüksekliğinde, görkemli kabartmalarla süslü büyük bir sunak vardır. Tanrılarla Gigantların (devler) savaşını göstermektedir” demektedir.
1901 yılında Fransız arkeolog ve nümizmat Antoine Heron Villefosse’nin bulduğu sikkenin üzerindeki tasvir, sunağın antik dönemdeki görünümü hakkında bilgi veren tek veridir. Roma İmparatoru Septimus Severus döneminde basılan bir sikkenin arka yüzünde oranları biraz farklı olsa da sunağın batı cephesi betimlenmiştir.
1800’lü yılların sonunda Zeus Sunağı Alman Yol Mühendisi Carll Humman tarafından Almanya’ya Berlin’deki “Pergamon Museum”a götürülmüştür.
Teras yüzeyine, sunağın temeli yapılırken, bilinçli olarak hafifçe kuzeybatıya doğru kaydırılmış böylelikle sunağın güney cephesinde, özellikle doğuda büyükçe bir alan kalmıştır. Temelin yumuşak tüf taşından yapılan çekirdeği, ızgara planlı bir yapıdır. Bu çekirdek yapı, doğu-batı yönünde 36.80 m, kuzey güney yönünde ise 34.20 m’dir.
En dış yüzeydeki kabartmalı ağır metal parçalar demir kenetler ve dübellerle önce sert andezit bloklara sabitlenmiştir. Gigantomakhia Frizi, 2.30 m yüksekliğinde olup batıdaki merdivenin köşesinde son bulmaktadır. Frizin levhaları, zengin profilli geriye çekilmiş bir ayağın üzerinde yer almaktadır. Bunun üzeri koyu renkli mermerden yapılmış basamak sırasıyla ayrılmış ve İyon Düzeninde sütunlarla çevrelenmiş bir galeri tasarlanmıştır. Bu sütun sırasının arkasında ise yine koyu renk mermerden yapılmış arka duvarlar ve daha yüksekte kurban etlerinin yakıldığı asıl sunağın bulunduğu bir iç avlu yer almaktadır. Avlu’nun iç duvarı, 1.18 m’den yüksek, kare şeklinde bir kaidenin üzerinde yer almakta ve Pergamon’nun efsanevi kurucusu Herakles’in oğlu olan Telephoros’un hayatını konu edinen “Telephos Frizi’nin levhaları bulunmaktadır.
Yapının çatı örtüsünde, doğal ölçülerden daha küçük bir şekilde; dört atın çektiği araba, at heykeli, iki triton, üç grifonlu iki kantauroslu ve beş tanrı figürüne ait akroter figürleri yapılmıştır.
Bütün bu mimari elemanlar göz önünde bulundurulduğunda, Pergamon Sunağı 12 m yüksekliğinde inşa edilmiştir.
Gymnasium
Yukarı terasta yer alan dikdörtgen planlı avlu 35 x 75 m’lik boyutlarıyla Helenistik Dönem’in en büyük Palestralarından biridir. Yerel andezit taşından yapılmış bu Palestra, kuzey, doğu ve batı olmak üzere üç tarafında Dor Düzeninde galerilerle 2 katlı olarak inşa edilmiştir. Bu alanlarda; dersler verilmekte, spor idmanları yapılmakta ve zindelik sağlayan her türlü vücut bakımı gerçekleştirilmektedir. Güneyde ise koşu parkuru, güney galeriler ve güney terası bulunmaktadır. Batı kısmında ise Hellenistik Dönem’e ait mimari kalıntılar arasında, soğuk suyla yıkanma teknesi ve su tesisatı bulunmaktadır.
İmparator Traian Dönemi’nde (M.S. 98-117) yapılan tadilatla Dor Düzenindeki Palestra mimarisi mermerlerle Korinth Mimarisine dönüştürülmüştür. Bu tadilat esnasında, doğu tarafına yapılan ikinci bir hamam tesisi tamamlanmıştır.
Gymnasium, sadece insanların idman yaptığı, kurban kestikleri ya da eğitim aldıkları yer olmamış aynı zamanda tanrılar ve kahramanların heykellerine bakarak geleceklerini şekillendirdikleri bir yer olmuştur.
Z Binası
Aşağı Agora
M.Ö. 2.yy. başlarında 4 yanı sütunlu galerilerle çevrili olup Dor Düzeninde 2 katlı olarak inşa edilmiştir. Arkalarında tek odalı dükkanlar bulunmaktadır. Güney galeri yamaçta kurulduğundan alt kata, kuzey galeri ise ikinci bir üst kata sahiptir.
Agora’da dikili olduğu düşünülen, toplum hayatı düzenleyen “Şehir Yasaları”na ilişkin; yol ve inşası, kuyuların, sarnıç ve su yollarının temizliği, yapı işleri ile ilgili olarak uygulanacak cezai müeyyide ve yaptırımları içeren 13 parçalık kitabe (Astynom Yazıtı) bulunmuştur. Bu “Şehir Kanunları” Roma İmparatorluk Dönemi’nde de beyaz mermer üzerine küçük harflerle yazılarak kopya edilmiştir.
Bergama Asklepieionu
Bergama Asklepieionu, antik dünyanın bilinen en önemli ilk üç sağlık merkezinden biridir. Bu üç kutsal alan içinde ise bütünsel planlaması ile ön plana çıkmaktadır. Pergamon Asklepieionu Pausanias’a göre; Madra (Pindaros) Dağı’nda avlanırken ayağından yaralanan Arkhias tarafından, M.Ö. 4.yy.’da Epidauros’dan getirilen Asklepios Kültü ile kurulmuştur. Helenistik Dönem’de önemli bir sağlık merkezi olan Pergamon Asklepieionu, M.Ö. 1. yy.’dan başlayarak yaklaşık 200 yıllık bir düşüş döneminden sonra tekrar başlayan gelişimi ile birlikte M.S. 2.yy.’da doruk noktasına ulaşmıştır.
Roma Dönemi’nde de, Asklepieion’da yeni bir imar faaliyeti yaşanmış ve yeni bir kütüphane, tiyatro, tapınaklar ve hastane birimleri ile donatılmıştır. Asklepieion M.S. 2. yy’da Roma dünyasının en önemli tıp merkezi olmasının yanında İmparatorluğun entelektüel – politik düşünce merkezi konumuna yükselmiştir.
Pergamon Asklepieionu’nda; bir yapı kompleksi olarak, iyi planlanmış ve görsel bir bütünlük sağlanmıştır. Bir sağlık merkezi olmasının yanı sıra tiyatro ve kütüphanesiyle aynı zamanda sosyal ve kültürel bir mekân olmuştur. Anadolu’da ilk üç katlı sahne binasına sahip tiyatrosu, İmparatorların tedavi olmak için buraya gelmesi, antik çağın en önemli eczacı ve hekimi olan Galenos’un buralı olması, Hatip A. Aristeides’in 13 yıl boyunca burada tedavi olup, burada uygulanan tedavi yöntemlerini yazması ve bunların günümüze ulaşmasıyla Pergamon Asklepieionu diğer Asklepieionlardan daha özel öneme sahip olmuştur.
M.Ö. 4. yy’da doğal su kaynaklarını merkezine alacak şekilde konumlandırılan Asklepieion, Antik Dönem kutsal alanların planlanması açısından istisnai bir örnek olup yaklaşık bin yıl boyunca kullanılan bu merkez, kullanım amaçlarına en uygun şekilde inşa edilmiş tedavi yapıları ve aynı zamanda tapınaklar, uyku odaları ve kutsal su kaynakları arasında bütünsel bir peyzaj oluşturarak planlamıştır. Önemini yitirdiği M.S. 4. yy’a kadar antik dünyanın her yerinden gelen hacıları ağırlayan ve bu hacılar için kutsal öneme sahip olan antik su kaynağı günümüzde de halen, antik dönemde inşa edilen çeşmesinden akmaktadır.
Ayrıca, eczacılığın kurucusu Galenos’un eğitim aldığı bu Asklepieion‘da ele geçen adaklar ve yazıtlar, bilimsel tedavi yöntemlerine geçişte önemli bir adımı temsil etmiştir. Tıbbın babası olarak bilinen Kos’lu Hipokrates’ten sonra yetişen ve antik dünyanın en önemli hekimi ve eczacısı olan Galenos, Pergamon’ludur ve ilk hekimlik eğitimini de burada almıştır. Roma İmparatorluğunun saray hekimi olan Galenos, M.S. 157-161 yılları arasında ise Pergamon’da mesleğini icra etmiştir.
Bergama Asklepieionu Kütüphanesi
Antik Dönemde, İzmir’de inşa edilen Smyrna Kütüphanesi’nden sonra ikinci yüksekokul kütüphanesidir. M.S. 2 yy.’da, kutsal alanın kuzeydoğu köşesine, yapımına önayak olan, Pergamonlu varlıklı bir kadın olan Flavia Melitine’dir. Kütüphanenin tıp dalında bir araştırma kütüphanesi olduğu düşünülmektedir. Asklepieion kutsal alanı, tedavi amaçlı öneminin dışında, öğrenim yapılan bir kompleks özelliği taşımaktadır. Hastaları tedavi etmeye çalışan doktorların bilgilerini arttırmak ve hastaların boş vakitlerini geçirmek amacıyla düşünülmüştür. Asklepeion’da tedavi gören Aelius Aristeides (M.S. 2.yy.), burada sofistlerin, hatiplerin, filozofların konferanslar verdiklerini anlatmaktadır. Galenos (M.S. 2.yy.)’un kitapları bu kütüphanede yer almakta olup aynı zamanda burası araştırma amaçlı da kullanılmıştır. Kütüphanenin boyutları 18.50 m x 16.52 m’dir. Kütüphanenin kuzey stoaya açılan bir kapısı ve güneye ortadaki avluya açılan bir kapısı bulunmaktadır. Kütüphanenin iç mimarisi incelendiğinde; Kuzey, güney ve doğu duvarları içerisinde yer alan nişlere kitap rafları yerleştirilmiştir. Salonun aydınlatılması nişler üzerinde yer alan bir sıra pencere ile sağlanmıştır. Tabanı, zengin mermerlerle süslenmiştir. Kütüphanenin kuzeyinde ise kitap depolama amaçlı olarak kullanıldığı düşünülen iki oda bulunmaktadır. Kütüphane salonu imparator salonu olarak da adlandırılmıştır. Hellenistik Dönem’de yapılan kütüphaneye daha sonra bir saygı ifadesi olarak Hadrianus heykeli eklenmiştir.
Kaynaklar
Akdağ, Ö. (2021). Tabip-Filozof Bergamalı Galenos, Kimlik Yayınları, Kayseri.
Akdağ, Ö. (2021). Bayder O., Tıp Ekolleri ve Erdemli Tabip, Kimlik Yayınları, Kayseri.
Bayatlı, O. (2016). Bergama’da Yakın Tarih, Bergama Belediyesi Yayınları, İzmir.
Bayatlı, O. (2016). Bergama Yakın Tarihinde Antik Çağ, Bergama Belediyesi Yayınları, İzmir.
Binan, Ulusoy. D. (2018). Bergama Kentsel Kültür Varlıkları Envanteri ve Çözümlemesi (Miras 3), Ege Yayınları, İstanbul.
Bergama Belediyesi (2011). Uluslararası Bergama Sempozyumu Bildiriler Kitabı I.Cilt Bergama Belediyesi Yayınları, İzmir.
Bergama Belediyesi. (2017). Bergama Çok Katmanlı Kültürel Peyzajı Alan Yönetim Planı 2017-2021, İzmir.
Gökovalı, Ş. (2017). Uygarlığın Özeti Bergama, Bergama Belediyesi Yayınları, İzmir.
Pınar, İ. (2016). Seyyahların Gözüyle Tarih İçinde Bergama 1671-1892, Bergama Belediyesi Kültür Yayınları, İzmir.
Pirson, F., Scholl A. (2014). Pergamon Anadolu’da Hellenistik Bir Başkent, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul.
Radt, W. (2001). Pergamon Antik Bir Kentin Tarihi ve Yapıları, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul.
Şahin, B. (2014). Anadolu Tarihinde Bergama, Çağdaş Matbaacılık, Bergama-İzmir.